GÖMLEK-İ ŞERİF KABR-İ SAADET TOZLARI KABE TOPRAĞI
DESTMAL-İ ŞERİFLER KABE ÖRTÜLERİ HİLYE-İ ŞERİF
GÖMLEK-İ ŞERİF
Rasul-i Ekrem’e (s.a.v) nispet olunan bu mübarek gömlek bir saraylı hanıma ailesinden yadigar olarak kalmıştır. (Eskiden saray da bir taraftan saray terbiyesi verilmek, bir taraftan da sarayın hizmetini gördürmek suretiyle yetiştirilen cariye kızlar, belirli bir yaşa gelince evlenmek isterlerse dışarıdan mevki sahibi münasip biriyle evlendirilir, çeyizleri ve düğün masrafları sarayca karşılanırdı. Sarayda yetişmiş olmak hasebiyle pek terbiyeli ve kültürlü olan bu hanımlardan bahsederken İstanbul halkı ‘saraylı hanım’ tabirini kullanırdı. İstanbul’un dillere destan terbiyesinin meydana gelmesinde saraylı hanımların büyük tesirleri olmuştur.) Bu hanım uzun müddet kendisinden sonra Allah Rasulü’nün (s.a.v) yadigarını kime emanet edeceğini düşünür. Bütün İstanbul’u araştırır, tavsiye edilen kimseleri inceler. Ali Haydar Efendi’nin (k.s) ismini işitince maksadını belli etmeden defalarca gelir, gider, etraftan soruşturur ve gönlü mutmain olunca gömleği teslim etmek arzusunu izhar eder.
Fakat o sıralarda askerin maneviyatını kuvvetlendirmek için vaiz olarak Çanakkale Harbi’ne iştirak etmiş olan Şeyh Efendi harpte yakalandığı kolera hastalığı sebebiyle karantinadadır. Haydar Efendi Hazretleri karantinadan çıktıktan sonra bizzat kendisi giderek emaneti teslim alır ve başı üzerinde taşıyarak Fatih Kumrulu Mescid civarındaki evlerine getirir. 1919 senesinde İsmet Efendi Tekkesine şeyh olarak tayin edildiklerinde gömleği de beraberlerinde getirmiş ve fani alemi terkedene kadar Kadir Geceleri ziyaretiyle meşgul olmuşlardır. ‘Bu gömleği torunum Hümeyra’ya bırakıyorum buyurmuşlardır’. Vefatlarından sonra da damadı Osman Nuri Efendi ziyaret ettirirdi. Yatsı namazından sonra ceviz sandığın içerisinden çıkarılan gömlek, kat kat bohçaları salat-ı ümmiye okunarak açıldıktan sonra huşu içinde ziyaret olunur; mevcut cemaatin ziyareti bittikten sonra tekrar salevatlar okunarak bohçaları ve sandukası içine yerleştirilip yerine kaldırılırdı. Bir dahaki ziyarete kadar o sandık hiç ortalarda görülmez, kendisinden bahis açılmazdı. Ziyaret sırasında da haric-i edep hiçbir davranışa tesadüf olunmaz, lüzumsuz gayretkarlık gösterilerine girilmezdi. Onlar yaptıklarını ettiklerini bilen güzel İnsanlardı. Rahmet olsun canlarına.
Server-i Enbiya (s.a.v) Efendimizin Gömlek-i Şerifleri ince beyaz pamuklu kumaştan yarım boyda dikilmiş olup ön kısmında Kur’an-ı Kerim’den ayetler, dualar, ebced hesabıyla hazırlanmış vefkler yer almaktadır. Göğüse isabet eden yerinin iki tarafında renkli olarak Mekke ve Medine resmedilmiştir. Arka tarafı ise yazısızdır. Ali Haydar Efendibu yazıların daha sonraki devirlerde Rasulullah (s.a.v] aşıklarınca ve değişik şahıslar tarafından değişik zamanlarda yazılmak suretiyle meydana getirildiğini söylermiş. Zaten yazıların karakterinden de sonraki devirlere ait oldukları aşikardır.
Gömlek-i Şerifin kumaşı Topkapı Sarayı’nda Hazreti Ayşe (r.anha) validemizin örtüsü diye muhafaza edilen, üzeri ayetler ve vefklerle müzeyyen kumaşa benzemektedir. Modeli ve üzerindeki yazılar ise Osmanlı devrinde savaşlarda zırh altına giyilen dualı gömleklere benzemektedir. Bu itibarla Hazreti Fahri Kainat Efendimiz’in (s.a.v)temasına mazhar olmuş bir gömleğin ya da peş-temal tarzı bir kıyafetin savaşlarda teberrüken üstte bulundurulması için sonraki devirlerde bu şekilde hazırlandığı ihtimali de gözden uzak bulundurulmamalıdır. Yine Topkapı Sarayındaki Mukaddes Emanetler meyanında Hazreti Fatıma (r.anha) validemize ait olduğu belirtilen aynı tarz bir gömlek mevcuttur.
Bir hatıra…
Tekke’nin has ihvanından Karacabey’li Asım Efendi naklediyor:
Ali Haydar Efendi’nin ihvanları arasında Bandırma’nın Okçular köyünden bir Hacı Baba vardır; Okçular’lı Hacı Baba. Ağlamasıyla meşhurdur Hacı Baba. Selam verirsin ağlar, buyur der yer gösterirsin ağlar, hatırını sorarsın ağlar… Yüreğinde karar kılmış aşk ateşinin tesiriyle ağlar da ağlar. İşte bu Hacı Baba, bir kadir gecesi İstanbul’da bulunmak, geceyi efendisiyle ihya etmek için yola çıkar. Karacabey-Bandırma yolunda Karacabey’den Asım Efendi‘nin de içinde olduğu otobüse biner. Artık iki arkadaştırlar. Bandırma’ya varırlar, limana ulaşırlar ama o zamanlar günde bir defa hareket eden gemiyi kaçırmışlardır. Hacı Baba durur mu; oturur, ağlar, ağlar. Tek çare ertesi günkü vapuru beklemektir. Bir gün sonra tekkeye geldiklerinde sanduka getirtilir. Efendimizin (s.a.v)gömlekleri hususi surette tekrar açılır. Çünkü Hacı Baba’nın sıcak göz yaşları kendisinden önce ulaşmıştır buraya. Bir de makas istenir. Ali Haydar Efendi Hz. gömleğin kenarından küçük bir üçgen parça kesip Hacı Baba’ya, bir parça da ‘Hacı Baba’nın sebebine sana da’ deyip Asım Efendi’ye uzatır. Asım Efendi bu hatırasını anlatırken ‘Efendi Babamın verdiği o parçayı kefenime koymaları için saklıyorum’ demişti. Bugün gömleğin üzerinde kesik, noksan hiçbir parça görünmüyor. Herhalde o parçaları Kabe örtülerinden kesmiş olmalılar.
Bir diğer hatıra…
Yine Ali Haydar Efendi’nin ihvanlarından Abdurrahman Efendi anlatıyor: Bir Kadir Gecesi ziyaret edilirken -kendisi ya da bir başkası- ‘Bu mübarek gömlek neden bu kadar kirli, Efendi Babam niye yıkatmıyor?’ diye içinden geçirmiş. Şeyh Efendi, biraz sonra cevabını vermiş içinden gecenin: ‘Bu gömlek yıkanırsa onun yıkandığı su devası olmayan dertlere deva olur. Bu sebeple yıkatmıyoruz evladım’.
KABR-İ SAADET TOZLARI
İki Cihan Sultanı Efendimiz’in (s.a.v) Medine-i Münevvere’de Yeşil Kubbe altında kat kat duvarlar, perdeler, şebekeler içinde bulunan kabr-i şeriflerinin eskiden muayyen zamanlarda kapısı merasimle açılır, hademeleri tarafından temizliği yapılır, çıkan tozlar teberrüken muhafaza olunmak üzere muhtelif şahıs ve yerlere hediye edilirmiş. Gömlek-i Şerifle birlikte muhafaza edilen küçük küçük kağıt parçalarına sarılı tozlar farklı zamanlarda hediye olarak gelmiş olmalıdır. Bu tozların bir kısmı mücavir olarak Medine-i Münevvere’ye yerleşen ve Ali Haydar Efendi’nin ihvanlarından olan Tevfik Efendi tarafından getirilmiştir.
KABE TOPRAĞI
Gömlek-i Şerif sandukası içerisinde muhafaza edilen birtakım topraklar taş ve cam parçaları ihtimal ki Kabe-i Muazzama’ya ait olmalıdır. [başa dön]
DESTMAL-İ ŞERİFLER
Dest-mal, kelime olarak el-bezi, mendil manasına gelmektedir. Halifelik zamanında Topkapı Sarayında gerçekleştirilen Hırka-i Saadet ziyaretlerinde padişah tarafından Hırka-i Saadet üzerine bir tülbent konulur, ziyaret eden kişi hırkayı tülbent üzerinden öptükten sonra tülbent kendisine hediye edilirdi. Ziyaretçi bu tülbenti ömrü boyunca mukaddes bir hatıra olarak saklar, vefatından sonra tabutunun ya da kefenin üzerine örtülmesini vasiyet ederdi. Sarayda hususi surette hazırlanan bu tülbentlere destmal adı verilirdi. Destmallerin dört kenarında
Hırka-i Hazreti Fahri Rusul’e
Atlas-ı çarh olamaz pay-endaz
Yüz sürüp zeyline takbil iderek
Kıl Şefi’i Ümem’e arz-ı niyaz
mısraları yazılı olurdu. Ortasında da madalyon tarzında bir ayet-i kerime ya da dua bulurdu. [başa dön]
KABE ÖRTÜLERİ
Yemen Meliklerinden Tubba, ordusu ile sefer ederken Kabe’nin yakınından geçer. Maiyyetinde bulunan alimler Kabe’nin ehemmiyetini ve Ahir Zaman Nebisi (s.a.v)‘nin burada dünyayı teşrif buyuracağını söylemeleri üzerine bir örtü hazırlatarak Kabe’ye kuşatır. O zamandan sonra Kabe’ye örtü giydirmek adet olarak kalır. Melik Tubba Medine’den geçerken de alimler Ahir Zaman Nebisi (s.a.v)‘nin burada ikamet edeceğini haber verirler. Tubba, o zamanki ismi Yesrib olan Medine-i Münevvere’de Mübarek Peygamberimiz (s.a.v)’in ikameti için bir ev inşa ettirir, bir evladını o eve yerleştirir ve Ahir Zaman Peygamberi (s.a,v)‘ne ulaştınlılması için bir mektup bırakır. Hicrette yedi ay Fahr-i Cihan Hazretleri (s.a.v)’ni ağırlayan Eyüp Sultan Hazretlerine ait evin bu ev olduğu rivayet edilir.Her sene değiştirilen ve ‘sitare’ adı verilen siyah ipek kumaştan Kabe örtüsünün üzeri jakarlı olarak yazılarla tezyin edilmiştir. Kabe’nin içi ise beyaz yazılı kırmızı perde ile kaplıdır.Kabe Örtüsünün Gömlek-i Şerif ile birlikte muhafaza edilen büyük ebattaki bir parçası yeni tarihlere ait, küçük siyah ve kırmızı parçalar ise eski tarihlere ait erimiş vaziyettedir.