“Tasavvuf” ve “Vakıf”, Osmanlı Medeniyetinin müesseseleştirdiği iki önemli kavram… Tasavvuf, kısaca insanın özündeki cevheri işleyip onu yaradılmışların en yücesi yapan makama çıkarmanın yolu ve yordamı olarak ifade edilirse, tekke veya dergahlar da bu yolun taliminin yapıldığı mekanlardı. Vakıf ise insani değerleri ve hayrı sonsuza taşımanın yolu… Osmanlı coğrafyasının her köşesinde zaman zaman birbirinin içinde de yer alarak tezahür etmiş bu iki değerli müessesenin, Dersaadet’te zirve numunelerini görüyoruz. Aziz İstanbul’un hemen her semtinde bir tekke veya vakıf eseri bulmak mümkündür. İşte İsmet Efendi Tekkesi de Aziz İstanbul’un böyle mânâ ve tarih ile dopdolu köşelerinden biridir. Yanya’lı Şeyh Mustafa İsmet Efendi Hazretleri’nin kurduğu, Sultan Abdülmecid’in de teveccüh ettiği, Sultan 2. Abdülhamid’in Dahiliye Nazırı Memduh Paşa’nın, Tophane Müşiri Zeki Paşa’nın ve Osmanlı’nın son dönemindeki diğer devlet adamları’nın ihya ettikleri bu Kapı’nın son resmi postnişini Osmanlı Sarayı Huzur Hocalarından, Mecelle Telif Heyeti Reisi Merhum Ahıskalı Şeyh Ali Haydar Efendi Hazretleridir.
İnsanın özündeki cevherin ortaya çıkarılıp işlendiği, onu, yaradılmışların en üzerindeki makamına çıkaran “hal ilminin” ta’lim edildiği, irfanın ve sanatın hayat bulduğu tekkeler bugün resmen yok, ama bu kültür mirasının üzerimize yüklediği sorumluluk baki. İnsanı insan yapan “hali” kazanmak için zamanın ve zeminin şartları içinde yapılabilecek bir çok şey var. Bu bazen bir tedris faaliyeti, bazen bir sanatın icrası, bazen ikram ve yardım faaliyeti, bazen yayın, bazen de sohbet meclisleri olabilir. Bunların gerçekleştirileceği öncelikle tarihi mekanları korumak ve yaşatmak, belki de yenilerini yapmak olabilir.
İşte İsmet Efendi Tekkesi de, hatırasına sahip çıkanlara yüklediği sorumluluğun bir gereği olarak önce 1960’ta “İsmet Efendi Tekke Mescidi” adında bir cami, sonra 1999’da “Yanyalı Mustafa İsmet Efendi Camii Koruma, Eserlerini Araştırma ve Yaşatma Derneği” adında bir dernek çatısı altında muhafazaya alındı ve irfan-ihsan faaliyetine devam etti. Ve nihayet Miladi 2011 yılının Aralık, Hicri 1433 yılının Muharrem ayında “İsmet Efendi Eğitim, Kültür, Yardımlaşma ve Tarihi Eserleri Koruma Vakfı” adı altında bir müesseseye kavuştu. Yapılagelen faaliyetlerin daha kapsamlı ve etkili olabilmesi için öncelikle fiziki mekanı ihya adına, daha önce dernek tarafından çizdirilmiş ve Koruma Kurulunca onaylanmış olan restorasyon projesinin gerçekleştirilmesi ilk hedeftir.
Dernek çatısı altında başlanmış olan eğitim, araştırma, yayın, ikram, yardım ve koruma faaliyetleri artık Vakıf çatısı altında daha profesyonelce devam edecek, ve inşaallah bu mekan, “kâmil insan-medeni toplum” ülküsünü gerçekleştirme yolunda önemli katkılar sağlayacaktır.
Bu sitede Dernekten Vakıf’a uzanan süreçte mekanın ihyası adına yapılanlar ve yapılacak olanların anlatıldığı bölümleri dikkatinize arz ediyoruz.